AKLIN BEDELİ
İyi bir farkındalığa sahip olmanın ağır bir bedeli vardır. Bu bedel kendinin sonudur. Kendinin sonu hem iyi bir şeydir hem de kötü bir şeydir. İyidir, çünkü dünyevi zorlukların tümü geride kalmıştır. Kötüdür, çünkü zorlukların geride kalması her şeyden vazgeçmenin bir sonucudur. Bu, aklın bedelidir.
Farkındalığını geliştirmek isteyen kişiler yol kat ettikçe kendilerini daha iyi hissedeceklerini sanmasınlar. Ne kadar farkına varırlarsa o kadar üzülecekler. Ne kadar gelişirlerse o kadar çok görecekler insanlığın ve yaşamın çirkin bir şey olduğunu. Ancak bu belli bir eşiğe kadardır. Eğer ki kişi bu eşiğe kadar devam edebilirse bu defa yaşanmış olan hüzün de içselleştirilecek ve artık o da bir anlam ifade etmeyecektir. Duygular gayet sınırlı ve az yaşanır olacaktır. Birey, kendini yönetebilecek ve duygularına hakim olacaktır.
Kişi, çalışmalara devam edemez ve yaşadığı acı baskın gelirse. O zaman durumu bu çalışmalara başlamadığı halinden daha kötü olacaktır. Dünyanın ve hayatın adaletsizliği, insanların amaçları, idealleri, hevesleri, toplumun acımasızlığı... Yanına bir de tüm bunların gereksizliğinin idrakı da eklendiğinde kişi hayattan tat almayan, yaşamak için bir anlam bulamayan ve ölmeyi dileyen birine dönüşebilir. Bu duruma düşmüş kişi her şeye rağmen çalışmalarına devam etmeye dönmelidir. Onu kurtaracak başka bir yol yoktur.
İşte bu etkileri nedeniyle farkındalık, hayatın bir parçası gibi düşünülmemelidir. Farkındalık bizi değiştirir, başka birisi yapar. Gerçek bir çaba ve azim ister. Yine de, tüm bunlara rağmen farkındalıktan korkmamalı. Çünkü bu yolculukta yaşanan tüm acılar, eşik geçilmese bile bizi biz olmaya yaklaştırır.